Üç yakın arkadaşın dost sohbetinden doğan Kapka, nostaljik emayeyi modern çizgilerle yeniden yorumlayarak mutfak ve sofralara renk katıyor. Sağlamlığı, sürdürülebilirliği ve zamansız tasarımlarıyla öne çıkan marka; Horeca sektöründen evlere, kolektif ruhu ve iş birlikleriyle hızla büyüyor. Kurucu ortaklar Bilge Ertem, Sibel Şenil Domaniç ve Saime Meçikoğlu Şencan; bu yolculuğun ardındaki ilhamı ve deneyimlerini Horeca Mailing okurlarıyla paylaşıyor.
Kapka’nın kuruluş hikâyesini ve üç kurucu ortak olarak bu yolculuğa çıkarken sizi bir araya getiren ortak motivasyonu bizimle paylaşır mısınız?
Kapka, emaye malzemesinden mutfak ve sofra ürünleri markası. 2016 yılının sonlarında farklı iş deneyimlerinden gelen 3 çok yakın arkadaş (Bilge Ertem, Saime Meçikoglu Şencan ve Sibel Şenil Domaniç) tarafından kuruldu.
Bizi bir araya getiren güney sahilinde çocukken yazlarımızı geçirdiğimiz bir tatil beldesi. Bir gün üçümüz İstanbul’da bir kafede otururken Bilge, Kapka gibi bir marka yaratma isteğinden bahsetti ve o gün Kapka bu uzun keyifli dost sohbetinde doğdu. Üçümüzün de o dönemler hayatta yeni bir başlangıca ihtiyacı vardı. Emaye gibi geçmişten gelen bir malzemeyi bugünün renkli, yaratıcı ve fonksiyonel dünyasına taşıma fikri çok heyecan verici geldi. Emaye, hepimizin hayatında anıları olan, nostaljik ama bir o kadar da güçlü ve sağlıklı bir malzeme. Uzun ömürlü olması, sürdürülebilirliğe olan katkısı ve nesilden nesile aktarılabilirliği bizi çok etkiledi. Tüm bu değerleri taşıyan, doğaya ve insana dost, hayatlara renk katan bir marka yaratmak ortak motivasyonumuz oldu.

Emaye gibi nostaljik bir malzemeyi modern çizgilerle yeniden yorumlamak yaratıcı ama zorlu bir süreç gibi görünüyor. Bu süreci nasıl yönetiyorsunuz? Emayeyi malzeme olarak seçmenizin ardında nasıl bir duygu, ihtiyaç ya da ilham yatıyor?
Emaye, çok güçlü ama bir o kadar da zorlu bir malzeme. Sadece bu malzemeye odaklandık ve onunla derin bir bağ kurduk. Malzeme olarak emayeyi seçmemizin iki önemli nedeni var. Birincisi emaye hepimizin anılarında mutlaka yer alan nostaljik hikayesi olan bir malzeme. İkincisi son derece sağlıklı ve uzun ömürlü olması. Her şeyi o kadar hızlı bir şekilde tüketiyoruz ki insanlar uzun süre kullanıp keyif aldıkları alışkanlıklara ihtiyaç duyuyorlar, emayenin nesiller boyunca kullanabilecek dayanıklı ve sağlıklı bir materyal olması onun günümüz dünyasındaki değerini arttırıyor.
Emayenin sınırlarını tanıdıkça, bu sınırlarda nasıl yaratıcı kalabileceğimizi öğreniyoruz. Trendleri yakından takip ediyoruz ama emayenin zamansız doğası, bizi trendlerin ötesinde düşünmeye yönlendiriyor. Sabırla, deneyerek, hayal ettiğimiz dünyayı emaye üzerine yansıtmanın yollarını arıyoruz. İlhamımız hem geçmişin dokusundan hem de bugünün dinamik yaşamından geliyor.
Tasarım süreci ekip içinde nasıl ilerliyor? Tüm tasarımları birlikte mi geliştiriyorsunuz yoksa dışarıdan tasarımcılarla da çalışıyor musunuz?
Kapka’nın tasarım süreci oldukça kolektif ilerliyor. Ekip olarak her yeni koleksiyonun temel fikrini birlikte şekillendiriyoruz. Aynı zamanda farklı disiplinlerden gelen sanatçı ve tasarımcılarla da iş birlikleri yapmayı seviyoruz. Bu sayede farklı perspektifler kazanıyoruz. Tasarım sürecinde esnek ve açık fikirliyiz ama her zaman emayenin ruhuna sadık kalmayı önemsiyoruz.
Mesela son koleksiyonumuz Cosmogenesis‘de çağdaş sanatçı Meltem Şahin ile çalışma fırsatı yakaladık. Anadolu’nun zengin mirasına bir övgü olarak ortaya çıkan bu koleksiyonda, antik Anadolu ve Mezopotamya medeniyetlerinin tanrıları ve tanrıçaları, Şahin’in benzersiz vizyonuyla yeniden yorumlandı.
Ayrıca otel ve restoran projelerinde, ihtiyaca ve konsepte uygun tasarımlar geliştirmek adına dışarıdan tasarımcılarla çözüm ortağı olarak da çalışıyoruz.
Portföyünüzde yer alan ürün grupları arasında Horeca sektöründen en çok talep gören ürünleriniz hangileri? Bu alana özel olarak geliştirdiğiniz koleksiyonlar var mı?
Horeca sektörü Kapka için çok önemli bir alan. Dayanıklı, kırılmaz, bulaşık makinesinde yıkanabilir ve sağlıklı olmaları nedeniyle emaye ürünlerimiz restoranlar, oteller, kafeler ve müzeler için çok uygun. Bu sektördeki müşterilerimiz sadece estetik değil, aynı zamanda fonksiyonel çözümler de arıyor. Örneğin; geniş servis tabakları, küçük sosluklar, dayanıklı fırın kapları gibi ürünlerimiz büyük ilgi görüyor. Horeca müşterileri için geliştirdiğimiz kişiselleştirilmiş koleksiyonlar da var. Müşterilerimizin ihtiyaçlarını dinliyor, onların mekânlarına ve konseptlerine uygun numune çalışmaları hazırlıyoruz. Bazen mevcut koleksiyonlarımız üzerinden ilerliyoruz, bazen de müşterinin logosunu, çizimini veya hayalini ürüne aktarıyoruz. Dekal baskı veya el boyama gibi yöntemlerle tasarımlar uygulandıktan sonra onay süreci tamamlanıyor ve üretime geçiyoruz.
Kadın kurucular olarak girişimcilik süreçlerinizde karşılaştığınız öne çıkan zorluklar nelerdi? Bu zorlukları nasıl aştınız?
Açıkçası kadın girişimciler olarak cinsiyetimizden kaynaklanan bir zorluk yaşamadık. Ancak her girişimde olduğu gibi bizim de yolculuğumuzda aşmamız gereken pek çok engel oldu ve olmaya da devam ediyor. Özellikle üretim süreçlerinde malzemenin zorluğu, teknik detaylar ve kalite beklentisini karşılamak konusunda ciddi deneyim kazandık. Elbette ülkemizde ve dünyada yaşanan ekonomik dalgalanmalar da bizi zorluyor; işimizi sürdürürken bu gerçeklerle baş etmek kaçınılmaz hale geliyor. Sabırla, çok çalışarak ve birlikte durarak bu süreçlerin üstesinden geliyoruz. Aynı zamanda ekip içindeki güven ve iş birliği sayesinde, zorlukları her zaman öğrenme fırsatına dönüştürmeye çalışıyoruz. Başarıya sadece sonuç değil, yolculuğun kendisi de dâhil. Bu yolculukta birbirimize duyduğumuz güven, en büyük gücümüz oldu.
