1871 yılında İstanbul’un kalbinde başlayan serüveniyle, yalnızca Türkiye’nin değil, dünyanın da en köklü kahve markalarından biri olarak Kurukahveci Mehmet Efendi, geçmişiyle gurur duyan ancak her zaman geleceğe bakan bir marka olmayı sürdürüyor.
Kurukahveci Mehmet Efendi CEO’su Tuncer Akgün ile markanın nesiller boyu süren ustalık mirasını, gelenekle inovasyonu nasıl harmanladıklarını, yerli kahve üretiminden espresso yatırımlarına uzanan vizyonlarını ve Horeca sektörüne sundukları yüksek kaliteli çözümleri konuştuk.
Kurukahveci Mehmet Efendi, 150 yılı aşkın geçmişiyle Türk kahve kültürünün simge markalarından biri. Siz de bu mirasın bir parçası olarak hem kendinizi hem de markanızı kısaca tanıtabilir misiniz? Bu köklü geçmişi taşırken, gelenek ve yenilik dengesini nasıl kuruyorsunuz?
1871 yılında Mısır Çarşısı’nın arka kapısının karşısında küçük bir köşe dükkânında faaliyete başlayan Kurukahveci Mehmet Efendi sadece ülkemizin en iyi bilinen kahve markası değil dünyanın da en eski kahve markalarından biridir.
Küçük yaşlarda babası Hacı Hasan Efendi’nin yanında çalışmaya başlayan Mehmet Efendi, kendi dönemi için büyük bir yenilik yaratarak, kahveyi çiğ çekirdek olarak değil, taze kavrulmuş ve öğütülmüş halde müşterisinin gözü önünde küçük kese kâğıtlarında kullanıma hazır şekilde satmaya başladı. Mehmet Efendi bu yeniliğiyle – ve de tabii ki kahvesinin kalitesiyle – İstanbullu kahve tutkunları arasında ünlendi. Genç Cumhuriyetin de yarattığı heyecan ve ivmesiyle Mehmet Efendi’nin küçük aile şirketi hızla büyümeye başladı, eski dükkânın yanındaki iki dükkân daha satın alındı.
1927’de yönetimi Mehmet Efendi’nin oğulları Hasan, Hulusi ve Ahmet devraldı. Babalarının yenilikçi ruhunu yaşatan oğullar da büyük yeniliklere imza attı; üretim tesisi ve satış mağazası yenilendi, Türkiye Cumhuriyeti’nin markalaşma yolunda adım atan ilk markalarından biri oldu.
Cumhuriyet tarihinde yaşanan ekonomik sıkıntılardan tabii ki Kurukahveci Mehmet Efendi de etkilendi; 1942–1945, 1953–1955 ve 1977–1982 olmak üzere çiğ kahvenin ithal edilemediği üç büyük “kahve darlığı” yaşandı ama firma bu zorlukları da göğüslemeyi başardı.

Günümüzde üçüncü ve dördüncü nesil aile üyeleri tarafından yönetilen Kurukahveci Mehmet Efendi’nin başarısı sadece nesilden nesile aktarılan bilgi ve ustalık değil, aynı zamanda güvenirliği ve sürdürebilirliği esas alan kurum kültürünü oluşturan değerlerdir. Başka bir ifadeyle, “hakiki kahve keyfi”nin özünü oluşturan özen ve kaliteyi muhafaza eden geleneklerimize sıkı sıkıya bağlı kalırken, diğer yandan markanın yaş alırken hiç eskimemesini sağlayan yenilikçi ruhunu küçük büyük inovasyonlarla ve iyileştirmelerle sürekli canlı tutmaktır.
Son yıllarda kahve tüketim alışkanlıkları hızla değişti ve kahve çeşitliliği arttı. Kurukahveci Mehmet Efendi olarak tüketicilerin artan beklentilerine nasıl karşılık veriyorsunuz?
Mehmet Efendi’yi herkes Türk kahvesiyle bilir. Oysa daha 1940’lı yıllarda Beyoğlu pastanelerine özel “alafranga” tarzı kahve veren, 1995 yılında Türkiye’nin ilk paketli filtre kahvesini üreten yine Kurukahveci Mehmet Efendi’dir. Günümüzde dört çeşit filtre kahve, iki çeşit espresso harmanı ve üç ayrı “özel seri” orijin kahvemizle yeni nesil kahveseverlere çok geniş bir ürün çeşitliliği sunuyoruz. Bununla birlikte Türkiye’de hâlâ en çok tüketilen, en çok tercih edilen kahve Türk kahvesidir. Türk kahvesi geleneğinin yaşatılmasında önemli bir katkımızın olması hepimiz için büyük gurur kaynağıdır.
Türk kahvesi kültürünü sergiler, kitaplar ve etkinliklerle genç nesillere aktarmak ve Türk kahvesini yurtdışında tanıtmak için epey yoğun çabalar sarf ediyoruz. Bunu da severek ve inanarak yapıyoruz.
Antalya’nın Gazipaşa ilçesinde 2019 yılından bu yana desteklediğimiz bir çiftlikte yerli kahve üretimi deneyleri yürütüyoruz. Az miktarda aldığımız ilk ürünlerin kalitesinden oldukça memnunuz. Tabii ki ihtiyacımızı karşılayacak miktarlar olmasa da buradaki amacımız yerli kahve üretiminin yapılabilirliğini göstermek ve kahve yetiştiriciliğini ülkemizde teşvik etmektir.

Horeca sektörü, özellikle butik oteller ve nitelikli restoranlar, artık kahve konusunda daha seçici. Bu segment için özel ürün ya da hizmet stratejileriniz var mı?
Araştırmalarımız ve gözlemlerimiz, ev tüketiminde Türk kahvesi ve filtre kahvenin öne çıktığını, buna son zamanlarda espresso kahvenin de eklendiğini; otel, kafe ve restoranlarda ise, Türk kahvesi ve çekirdekten espressonun öncelikli olduğunu gösteriyor. Bu nedenle, yeni bir yatırımla, espresso bazlı kahvelerin üretiminde kullanılmak üzere kavrulmuş çekirdek kahve üretimine ağırlık vererek kapasitemizi artırıyoruz. Hem Colombian gibi orijin çekirdek, hem de espresso harmanı çekirdek çeşitlerimizle, ev dışı tüketim noktalarının ihtiyacına üstün nitelikli çözümlerle cevap vermeyi planlıyoruz.
Kurukahveci Mehmet Efendi artık bir aile işletmesi olmaktan çıkıp 60 ülkeye ihracat yapan global bir marka konumuna geldi. Bu dönüşüm, iş ortaklarınıza sunduğunuz hizmet modellerine nasıl yansıdı? Özellikle Horeca kanalında, ürün tedariğinin ötesine geçen eğitim, danışmanlık ya da ekipman desteği gibi çözümler sunuyor musunuz?
Hem bayilerimiz hem de ülke geneline yayılmış satış ekibimiz ev dışı tüketim noktalarıyla sürekli iletişim halindeler. Sadece Horeca ve Kurumsal kanala servis sağlayan 100’den fazla bayimiz var.
Horeca noktalarına, kapasiteye bağlı olarak makine desteğinde bulunabiliyoruz. Ayrıca bu kanala hizmet eden tüm satış çalışanlarımız kahve konusunda eğitimden geçmiş ve düzenli olarak yenileme eğitimi almaktalar. Noktaların ihtiyacı olan desteği vermek için elimizden geleni yapmaktayız.
Eminönü Tahmis Sokağı’ndaki markanızın doğduğu yer olan tarihî dükkânınız, markanızın kalbi sayılıyor. Bu mekânın tarihçesi hakkında bizlere biraz bilgi verebilir misiniz? Bu tarihî dükkânın markanız için taşıdığı anlamı ve işlevi nasıl tanımlarsınız?
Evet, bugün üretimimizi Dudullu’daki son teknoloji üretim ve paketleme tesislerimizde yürütsek de tarihî dükkânımız markamızın kalbi olmaya devam ediyor. 1933 yılında dönemin önde gelen mimarlarından Zühtü Başar tarafından art deco tarzı tasarlanan bina İstanbul’u ziyaret eden birçok yerli ve yabancı kahve meraklılarının ilgisini çekiyor, hemen hemen her ay yabancı bir televizyon kanalı veya sosyal medya içerik üretici tarihî dükkânda çekim yapmak için başvuruda bulunuyor. Zaman zaman ağırladığımız üniversiteli gençler, Mehmet Efendi’nin meşhur kahve tezgâhında çalışmayı tecrübe etmekten büyük keyif alıyor.

Dönemsel olarak restorasyon yapılsa da binanın aslını hassasiyetle muhafaza etmeye dikkat ediyoruz. Tarihî mağazamızın yanında yer alan yeni Tahmis Binamız yine ülkemizin en iyi mimarlarından biri olan Han Tümertekin tarafından tasarlandı. Binanın giriş katında tüm paketli ürünlerimizin, çeşitli kahve gereçlerinin ve aksesuarların satıldığı bir mağaza, orta katında Türkiye’nin ilk ve tek kahve kütüphanesi, en üst katında ise kurum ve aile tarihçesini aktaran kalıcı bir sergimiz yer alıyor.
Son olarak; Kurukahveci Mehmet Efendi olarak Horeca sektöründeki büyüme hedeflerinizin neler olduğunu HM Gazete okuyucularımız için anlatabilir misiniz? Horeca pazarı için düşündüğünüz yeni yatırımlar, ürün grupları ya da projeler var mı?
Her ne kadar Türk Kahvesi ile özdeşleşmiş bir firma olsak da, nitelikli kahvenin olduğu her alanda iddialıyız. Filtre kahve ve espresso çeşitlerimizle de pazarda önemli bir yere sahibiz. Buna ek olarak, kahve otomatlarından, kapsül kahvelere; farklı paketleme opsiyonlarından, orijin kahvelerin yaygınlaştırılmasına kadar çok sayıda projeyi planlamakta ve yürütmekteyiz. Tüm çözümlerimizle Horeca pazarındaki müşterilerimizin ihtiyacına en nitelikli ve uygun servisi vermeyi önceliklendiriyoruz.
www.mehmetefendi.com
