Röportajımıza başlamadan önce kısaca kendinizden ve firmanızdan bahseder misiniz?
2006 yılında Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden mezun oldum. 2008-2010 yılları arasında Autoban Mimarlık’ta görev aldıktan sonra 2010 yılında The House Hotels Tasarım Direktörü oldum. 2012 yılında kendi şirketimi kurmamın ardından Erhan Sağır Design Studio olarak gastronomi ve konaklama alanında başarılı birçok projeye imza attık. Pek çok chef restaurant tasarımı ve globalde restoran tasarımları yaparak bu alanda uzmanlık kazandık. Aynı zamanda Accor Oteller Grubu Tasarım Ofisleri listesine girdik. Projelerimiz ile birçok alanda ödüle aday olduk ve ödüller aldık.
Türkiye’de iç mimari projelerin en iyi ve doğru şekilde ortaya çıkması için hangi koşullar olmalı?
Her şeyden önce Türkiye’de ortaya çıkan iç mimari projelerin çoğunu çok başarılı bulduğumu belirtmek istiyorum. Diğer taraftan geliştirilmesi gereken konular elbetteki var. Özellikle birbirini tekrar eden tasarımlardan ve malzemelerden kaçınılması gerektiğini düşünüyorum. Her projenin farklı bir bağlamı ve kullanıcısı var. Fakat günümüzde bazı projelere baktığımda mekanın tam olarak kime ve neye hizmet ettiğini anlamak zor. Aynı mekanı farklı yer ve fonksiyonların içinde defalarca görmüşüz algısı oluşuyor. Bazı malzemeler, mobilyalar, aydınlatmalar belirli dönemlerde trend oluyor ve bu durum sadece ülkemiz için değil tüm dünyada geçerli. Fakat benim görüşüm tüm bu trend olan ürünleri kendi tanımlı mekanımızda, mekanı domine etmeyecek şekilde konumlandırmak ve uyarlamak yoluna gidilmeli. Son olarak şunu belirtmek istiyorum, tasarlanan proje nerede olursa olsun; bir AVM’de, plajda veya otelde, o tasarımı, o mekanı bulunduğu noktadan alıp farklı bir yerde konumlandıramıyor olmamız gerekiyor. Bu da ancak güçlü bir bağlam ve kendine özgü tasarım ile ortaya çıkabiliyor.
Bir mekanın tasarımını oluştururken bu süreç firmanız için nasıl ilerliyor?
Bizim için hikaye çok önemli hatta bununla ilgili bir mottomuz bile var. “Hikayesi olan mekan sınır tanımaz.” Tasarımlarımız için hikaye ve mekanın karakteri çok önemli. Hikaye, kahramanları olmadan hayata geçemez. Tasarım sürecinde aldığımız ön ve temel bilgilerle projemiz için bir hikaye oluşturmaya çalışıyoruz. Bunun için doğru işleyen yerleşim planı önceliğimizdir. Sonrasında kullanılacak malzemelerin belirlenmesi daha sonra tasarım süreci başlıyor. Doğru plana ulaşmak için birçok eskiz denemesi, temize geçilen iki boyutlu çizim sonrası görselleştirme ve en son doğru tekniklerle keyif veren bir sunum yapmak.
Sizlerin her sektöre ayrı önem verdiğiniz ve özel anlam içeren projeler ürettiğinizi biliyoruz. Peki bu kapsamda Horeca sektöründe sizi en iyi yansıttığını düşündüğünüz projeniz hangisiydi?
Bunu ayırmak o kadar zor ki her birinin ayrı bir hikayesi, her birinin ayrı bir deneyimi ve en önemlisi bugün bizi biz yapan her projenin büyük katkısı bulunuyor. Bunların içerisinde Cookshop ailesinin yeri başkadır. Cookshop Genel Müdürü Selçuk Gengeç ile birlikte Cookshop hikayesini yeniden ele aldıktan sonra bugüne geldiğimizde 50 şube tasarımını hayata geçirdik. Bu geçen süre içerisinde Cookshop markası altında yeni hikayeler yaratmaya başladık. Cookshop Arka Bahçe, Cookshop Arka Bahçe Villa, Magnolia Shop, Cookbox ve adı yakın zamanda duyurulacak yeni bir burger markası ve aynı zamanda adı Cookshop’tan farklı, fine dining yeni bir konsept daha geliyor. Bizim için önemli ve özel olan şeylerden birtanesi Selçuk Bey ile beraber çok şubeli bir markaya kazandırdığımız yeni kimliktir.
Özellikle Chef Restaurant kategorisinde birçok başarıya imza attığınızı görüyoruz. Bu kategoride proje geliştirirken sizi en zorlayan detayları anlatabilir misiniz? Müşterilerinizin isteklerini kendi tasarımınıza nasıl yansıtıyorsunuz?
Son 10 yılda chef restaurant sayısında çok fazla artış oldu ve sektörde en fazla sayıda chef restaurant tasarımı yapan tasarım ofisi biz olabiliriz. Her şefin ayrı bir hikayesi, ayrı detayları oluyor. Zaman içerisinde kendimizi bu alanda fazla geliştirme fırsatımız oldu. Her yeni proje bir sonrakinin yeni bir detayı oluyor. Aynı zamanda yenilik çözülmesi gereken yeni sorunları ve detaylarıda beraberinde getiriyor. Açık mutfak her ne kadar istenilen bir şey olsa da çözülmesi zor detaylar ortaya çıkarıyor. İşlevsellik bazen estetiğin önüne geçiyor. Mutfak detayları çözüldükten sonra devamı daha kolay ilerliyor. Yatırımcının istekleri süreklilik gösterebiliyor. Hikaye ortaya çıkmaya başladıktan ve hayata geçtikten sonra yatırımcı istekleri devam edebiliyor. Tasarımımızı koruyarak her talebi değerlendirip ve yeni çözümler bulup estetik prensiplerimizi bozmadan orta yolu buluyoruz.
Horeca sektörü için yeni başlayacağınız veya devam eden projeleriniz varsa bilgi alabilir miyiz?
Dubai’de 5 farklı lokasyonda projelerimiz devam ediyor. Bunun dışında yurt dışındaki aktif çalışmalarımız arasında Londra Oxford’da İtalyan mutfağı üzerine bir restoran projemiz, Muutto (Chef restautrant) Zürih şubesi, Lizbon’da yer alan, bir şubesi de Alaçatı’da bulunan Bomdia Café, Los Angeles’da bir restoran projemiz bulunuyor. Türkiye’deki gastronomi alanına yönelik projelerimiz arasında da İnari Omakase Kuruçeşme şubesi, Barley Etiler (Chef restautrant), Cookshop (Fine dining restaurant), Bodrum Mezra (Chef restautrant), Brooks Brothers Brasserie yer alıyor. Ibis Hotel Şişli ve Ibis Styles Hotel Tuzla ise güncel otel projelerimizden bazıları. Bizi heyecanlandıran bir diğer keyifli ve farklı projemiz ise Etiler Sanat Galerisi.
Son olarak Erhan Sağır Design ekibi olarak gelecek planlarınız nelerdir?
Her geçen sene emin adımlarla büyümeye devam ediyoruz. Globalde çok uzun zamandır tasarımlar yapıyoruz. Daha önce Amerika’da farklı noktalarda ve Avrupa’da tasarımlar yapıp tasarladığımız ürünleri teslim ettik. Tüm resmi işlemlerini tamamladığımız Londra Tasarım ofisimizi ise çok yakın zamanda açıyoruz. Şimdi Dubai Tasarım ofisimiz için resmi başvurumuzu yapıyoruz. Yepyeni bir haberimiz ise, özel bir marka için oluşturduğumuz ürün tasarımlarımız çok yakında lanse ediliyor olacak.